You are here
2007’ye UİD-DER’le Girmek
Derneğimizin temsilciliklerinde hep birlikte kutladığımız yılbaşına ilişkin olarak üyelerimizden gelen mektupları yayınlıyoruz.
Merhaba arkadaşlar,
Ben UİD-DER üyesi bir kadın işçiyim. Tırnaklarımızla kazıyarak geçen yaz kurduğumuz Uluslararası İşçi Dayanışması Derneğimizin yeni yıl kutlaması vesilesi ile dostlarımızla bir araya geldik. Geçirdiğimiz bu anlamlı gecenin bende bıraktığı etkileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Gecenin anlamlı oluşu “bir yılı daha geride bıraktık, yeni yıla giriyoruz, hadi eğlenelim” derdinden değildi tabii ki. Ayrıca geride bıraktığımız bu yıllar biz dünya işçilerine savaş, açlık, yoksulluk, işsizlik, hak gasplarından başka ne verdi ki bir de kutlaması yapılsın. Evet, dünyamızda pek iyi şeyler olmuyor, işçi sınıfı ezilmeye ve sömürülmeye devam ediyor. Ama bu ezici koşulların temsilcileri zil takıp oynarken bizler de yas tutacak değiliz. Şunu unutmayalım; geride bıraktığımız yıllar sadece acılar ve yenilgilerle dolu değildir. Tarih, mücadeleci işçilerin, devrimci önderlerin o muazzam mirasını da bıraktı bize. Ve “Duvarcı Ustaları” yol göstermeye devam ediyor hâlâ!
Bizler bu duvarın harcı olmak istiyoruz, geçmişin mirasyedileri değil! Buna layık olmak da dertler, sıkıntılar karşısında karamsarlığa kapılmaktan değil, yolumuza, sınıfımıza, fikirlerimize, örgütlü hareket etmenin gücüne güvenmekten geçiyor. Burjuvazi için yeni yıl, bir tüketim günü ve bol kazanç anlamına gelirken, bizler için bir araya gelebilme fırsatı olup bunu dostlarımızla birlikte geçirmek isteğidir. Eğlenmek de ancak böyle olduğunda güzeldir bizim için.
Bu sene UİD-DER’in Esenler ve Gazi Mahallesi temsilcilikleri olarak birlikte bir yılbaşı organizasyonu yaptık. Düzenlediğimiz bütün etkinliklerde yaptığımız gibi, hazırlık yaptık, kafa yorduk, işbölümü yaptık. Yılbaşı akşamı Gazi Mahallesi temsilciliğinde bir araya geldik. İşçi arkadaşlarımızın aileleriyle birlikte gelmelerinin ayrı bir önemi vardı. Ben de annemi davet ettim bu geceye. Kendimden önce onun bazı gözlemlerini aktarayım. “Nasıl buldun anne” diye sordum bir gün sonra. “İyi, güzeldi” dedi. Bu cevap beni tatmin etmedi tabii ki. “Neydi güzel olan, neler gözlemledin, yok mu hoşuna gitmeyen bir şey?” diye sordum. Açıkçası genel bir değerlendirme yapar diye bekliyordum ama o, bundan daha ötesini yaptı. Orada sadece oturmak olmamış yaptığı şey, bayağı gözlemlemiş etrafı.
Geçici bir sağlık sorunu yaşıyorum ve o gün de yürümekte ve oturmakta zorlanıyordum. Oraya girdiğimden itibaren arkadaşlarım, beni rahat ettirmek için ne yapacaklarını şaşırdılar. Evden alınmamdan, oturacağım koltuğa kadar her şey düşünülmüş. Gece boyunca yanımdan ayrılmadılar ve ihtiyaçlarımı karşıladılar. Annem daha oradayken dayanamayıp söyledi: arkadaşların seni benden daha çok seviyorlar. Çok doğru; sadece destek olmadılar, sevgilerini verdiler. Onlar insanı öyle içten öyle güzel severler ki gözden kaçacak gibi değildir zaten. Annemin çok hoşuna giden ve hayretle anlattığı bir diğer şey de şu oldu: tüm kadın ve erkek arkadaşların aralarındaki işbölümü ve bunu mutlulukla yapmaları. Bir anda sofralar kuruldu, sofralar dizildi, herkes bir işin ucundan tutmaya çalıştı. Özellikle de ana yemeğin orada pişirilmesi ve bulaşıkların yıkanması gibi işlerle erkek arkadaşların ilgilenmesi annem için oldukça güzel ve sıra dışıydı. Ben bunların hepsini fark etmemiştim. O kadar alışmışım ki bizim aramızda her işin insanca, gönüllülükle ve büyük bir çabayla yapılmasına. Bu düzende yaşayan, bizi yeni tanıyan insanların, özellikle ezilen cins olan kadınların ilk olarak ilgilerini bunlar çekiyor. İşçi ve emekçilerin bir parçası olduğumuz için bize düşen külfet, kadın olduğumuzda kat be kat artıyor. Dinle, ırkla, mezheple, milliyetle bizi bölük pörçük eden kapitalizm kadın erkek diye bölmekten de kaçınmıyor.
Tekrar o geceye döneyim. UİD-DER şube temsilcimizin yapmış olduğu konuşmanın ardından söz almak isteyen arkadaşlarımız duygu ve düşüncelerini bizlerle paylaştılar. Derneğimiz vasıtasıyla bizlerle tanışan işçi arkadaşlarımız da söz aldılar. Yaptığımız işe, fikirlerimize duydukları güveni ve memnuniyeti anlattılar. Öyle güzeldi ki çabalarımızın karşılık bulduğunu görmek. Bizim gibi insanların bizimle yan yana durmak istediğini görmek. Görmeliydi orayı her şey bitti diyenler, duymalıydılar dile getirilenleri. Ne de kolay durgun denizlerde yelkenleri suya indirmek! Zordur rüzgâra karşı yürümek, ama bu durumdayken iyi şeyler yaratmak çok güzeldir. Bir ağabeyin söyledikleri geldi aklıma: “Biz işimize bakarız ve hiçbir şey, verdiğimiz emek karşılıksız kalmaz.” Gerçekten de karşılıksız kalmadı.
Sonra çocuklarımız aldı mikrofonu: Yaşları 8 ilâ 12 arasında değişen, mücadeleci işçi arkadaşlarımızın çocukları. Çalışan çocukların sorunlarından, savaşlarda ölen çocuklardan, yoksulluktan, haksızlıktan söz etti bu çocuklar. Sadece dilleri döndüğünce değil oldukça net, açık, rahat, içten ve duyguluydular. Biz çocuklarımızı asla kandırmadık. Yaşadıkları sorunların, çevrelerindeki olumsuzlukların gerçek sebeplerini öğrendiler, okudular, bir araya gelip sorunlarını tartıştılar. Okulda öğrendiklerinin çelişkilerini duydular. Bildikleri öğrendikleriyle çeliştiğinde bunun sancılarını yaşadılar, yaşıyorlar. Onların da özlemlerini kurdukları bir dünya var. Bu dünyada yaşayabilmek için, tüm çocukların da devrimci olması gerekir diye haykırıyorlar. Evet dedik, bunlar bizim çocuklarımız ve kıskandık onları; keşke bizim de erken açılsaydı gözlerimiz!
Gece yarısına kadar şarkılar, türküler, marşlar okuduk, halaylar çektik. Ve nihayet o an gelmişti. Hep birlikte, ayakta ve yumruklar havada Enternasyonal’i okuduk. Hep bir ağızdan sloganlarımızı haykırdık:
“Birleşen işçiler yenilmezler!”, “Kapitalist sistemi yıkacağız, sınıfsız bir dünya kuracağız!”, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!”...
Böylesine büyük bir ailenin ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Mücadele dolu günler bizi bekliyor dostlar.
Yaşasın Dünya İşçilerinin Mücadele Birliği! Yaşasın UİD-DER!
Esenler’den bir kadın tekstil işçisi
------------------------------------
Selam dostlar,
Ben Serna grevcilerinden bir işçiyim. Bu seneye kadar her yıl farklı biçimlerde yeni yılı karşıladık. Bu sene benim için bambaşka bir yeni yıl kutlaması oldu. Derneğimiz olan UİD-DER’in ilk yeni yıl kutlaması idi. Herkes evinde hazırladığı bir şeylerle gelmişti. Derneğimizin temsilcisi olan bir arkadaşımızın yaptığı konuşmayla başladı yeni yıl etkinliğimiz. Bizler de Serna işçileri olarak bir konuşma metni hazırlamıştık. Ve bir arkadaşımız aşağıdaki konuşmayı yaptı.
“Merhaba dostlar, bizler de Serna grevcileri olarak sizlerle duygularımızı paylaşmak istiyoruz.
1,5 yılı örgütlenme süreci ve 8,5 ayı grevde olan bir dönemden geçtik. Bu örgütlenme ve grev süreci bizlerde birçok değişim ve dönüşüm sağladı. Yaprağın bile kıpırdamadığı bir dönemde tekstil gibi zor bir işkolunda örgütlenmeyi denedik. Elbette ki her sendikal örgütlenmede olduğu gibi bizim örgütlenmemizin başında da tek bir talebimiz vardı: Daha iyi bir maaşla çalışmak. Örgütlenmemizin başında tanıştığımız İşçi Özeğitim Gruplarının yol göstermesi ile yalnızca iyi bir maaşın bizler için yeterli olmayacağını gördük. İş koşullarımızın düzelmesini, bizlerin insanca yaşama hakkımız olduğunu yavaş yavaş kavramaya başladık. Örgütlenme süreci içerisinde ilk kez insan olduğumuzu anladık.
Dediğim gibi yavaş ama doğru temelde bilinçlenmeye başlamıştık. Nasıl bir dünyada yaşadığımızı, neden böyle yaşamak zorunda bırakıldığımızı ve çözüm yolunun ne olduğunu, katıldığımız İşçi Özeğitim Grubu toplantıları sonrasında sorgular hale geldik. Bizleri açlığa, yoksulluğa, savaşlara sürükleyen ve sömürüden beslenen bu sistemin adı kapitalizmdi. Birçoğumuz içinde yaşadığımız halde bu sözcüğü ilk kez duymuştuk. Bu sistemde var olan iki sınıftan biri olan işçi sınıfının bir üyesiydik ve sistemin bize dayattığı tüm pisliklerden kurtulmanın tek yolu vardı, mücadele etmek.
Aslında baktığımızda herkes bir şekilde hayatını devam ettirebilmek için bir mücadele veriyordu. Bizlerin bu deneyimden öğrendiği ve bugün bize kalan en büyük kazanım olarak gördüğümüz şey nasıl mücadele etmemiz gerektiği idi. Bugüne kadar politika ya da siyaset dediğimizde aklımıza hep burjuva politikalar ya da siyasetçiler geliyordu. Oysa bizim sınıf olarak bir siyasetimiz vardı. Bu siyasetin adını bile duymadığımız ama bu mücadelede birçok bedel ödeyen ve bugün bile bizlere ışık tutan sınıf önderlerimiz vardı: Marx, Engels, Lenin, Rosa, Troçki ve diğerleri.
Grev sonrasına baktığımızda sendikal anlamda yeterli bir kazanım elde edememiş olmamız bizlerde bir moral bozukluğu yaratmadı. Çünkü bizler biliyoruz ki sınıfsız, sömürüsüz, savaşların olmadığı bir dünya yaratmak yalnızca sendikal kazanımlarla sınırlı olmayan bir şey. Elbette sendikalar da sınıf mücadelesinin bir aracıdır ve bizim örgütlerimizdir. Ama bizlerin kurtuluşunu sağlayacak olan, örgütlü ve bilinçli işçiler olmak ve öğrendiğimiz her şeyi her alanda işçi arkadaşlarımıza aktararak dünya çapında bir örgütlenme için mücadele bayrağını yükseltmektir. Çünkü işçi sınıfının kurtuluşu ancak bir dünya devrimiyle mümkündür.
2006’yı bitirip 2007’ye girdiğimiz şu saatlerde kurtuluşa giden yolda bizlere ışık tutan İşçi Özeğitim Gruplarına gerek grev döneminde gerekse sonrasında bizlere doğru yolu gösterdikleri, kararlı, inançlı ve inatçı mücadeleleriyle örnek oldukları için teşekkür ederiz.
Bizler de bundan sonra bu bayrağı daha ileriye taşımak için var gücümüzle mücadeledeki yerimizi alacağız.
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadelesi!
Yaşasın Devrim Ve Sosyalizm!
Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşin!”
Evet dostlar o günün sonunda başımı yastığa koyduğumda acayip bir mutluluk vardı içimde. Başka başka yerlerde kutlanan yeni yıl partilerini düşündüm. Taksim meydanında, 5 yıldızlı otellerde ve 4 duvar arasında aptal kutusu başında karşılanan yeni yıl. Birbirine yabancı, paylaşacak bir şeyleri olmayan ve kapitalist sistemin çarkı içerisinde yaşadıklarını eğlence zanneden binlerce insan.
Bizler ise yüreğinde ve gözlerinde aynı inancın parladığı, aynı fikirleri savunan ve mücadele bayrağı altında bir araya gelen işçilerdik. Grev yerlerinde, miting alanlarında, 1 Mayıslarda nasıl mücadele ateşini içimizde hissettiysek o gece de gene işçi sınıfının marşlarıyla, şiirleriyle, halaylarıyla yeni yılda mücadele bayrağını ileri taşıma inancıyla coşkunun doruğa çıktığını hissettik.
İşçi Özeğitim Grupları ve UİD-DER ailesi, sendikal örgütlenme mücadelemizde ve grevimizde her zaman bizim yanıbaşımızda oldular, sınıf dayanışmasının en güzel örneğini sergilediler. Bizler de grevci işçiler olarak, UİD-DER’i bağışlarımızla güçlendirmenin bilincinde olduğumuzu göstermek istedik ve aramızda topladığımız parayı derneğimize iletmekten kıvanç duyduk. Yaşadığımız sistem içerisinde mücadelemizi yürütebilmek için maddi anlamda da güçlü olmamız gerektiğinin farkındayız. Ve yaptığımız bağışla sınıf mücadelesine küçük de olsa bir katkı koymanın mutluluğunu da ayrıca yaşadık o gece.
Dostlar, bizler bu mücadeleye dair her zaman sözü olan bir grup Serna işçisi olarak yeni gelen yılda tüm dünya emekçilerine mücadele dolu yıllar dileyerek şimdilik sözümüze nokta koyuyoruz.
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
eski bir grevci Serna işçisi
-----------------------------------------
Merhaba işçi arkadaşlarım, sizlerle paylaşmak istediğim çok güzel anlar var. Yeni yıla girerken UİD-DER üyesi işçi arkadaşlarımla birlikteydim. Orada olmak güzeldi. Biz UİD-DER’in Esenler şubesi üyeleri, kararlaştırılan saatte Esenler’de toplandık. O toplanma anı o kadar güzeldi ki, herkes heyecanla birer birer geliyor, herkesin yüzünde gülücükler açıyordu. Aramıza yeni katılan daha doğrusu UİD-DER ailesiyle ilk defa yeni yıla girmenin heyecanını taşıyan arkadaşlarımız da vardı ve onların heyecanı daha fazlaydı. Bunu yüzlerinden okuyabiliyordum. Ancak şunu da biliyordum ki orada geçirecekleri yılbaşı onlar için unutulmaz anlar listesine girecekti.
Bütün arkadaşlar gelince UİD-DER’in Gazi şubesine doğru yola çıktık. Yolda giderken hep beraber marşlarımızı, türkülerimizi söyledik. Oraya vardığımızda oradaki arkadaşlarımız bizleri neşeyle karşıladı. Herkes evlerinde yaptığı yiyecekleri mutfağa bıraktıktan sonra organizasyon başladı. Zaten biz gittiğimizde oradaki arkadaşlar hazırlıklara başlamıştı, biz de onlara katıldık. Herkes bir şey yapıyordu, kimi salata kimi pişirilecek yiyecekleri hazırlıyordu. Hazırlıklar bittikten sonra hep birlikte hazırladığımız yiyecekleri yemek için soframızın başına geçtik. Sofranın başına geldiğimde birden iştahım kesildi. Diyeceksiniz ki niye? O kadar çok çeşit, o kadar çok yiyecek vardı ki, inanın gözüm doydu. Halbuki çok açtım. Yemek sırasında UİD-DER adına bir arkadaş konuşma yaptı, daha sonra sözü biz işçilere bıraktı. Sonra işçi arkadaşlarımla duygularımızı düşüncelerimizi paylaştık. Bir de unutmadan bizimle birlikte olan işçi arkadaşlarımızın çocukları da vardı. Onlar da bizimle düşüncelerini, duygularını paylaştılar. Oradaki çocuklardan biri, aslında gençliğe adım atan bir arkadaşımız desek daha doğru olur, bizlerle düşüncelerini paylaşırken ben çok duygulandım. Duygularını, düşüncelerini şöyle aktardı: “Öncelikle ben sizlerle olmaktan çok mutluyum, burada sizlerle yani ailemle birlikte olmaktan. Bugün Irak’ta, Filistin’de ölen binlerce çocuk var. Bir düşünün ben buradayım ama benim gibi bir sürü çocuk var, onlar burada değil. Ben burada sizlerin içinde tertemiz bir insan olarak yetişiyorum, ya onlar birçok çocuk sokakta dileniyor, tiner çekiyor, bunun suçlusu kim? Onların o durumda olmasının sebebi yine bu sistem bunu biliyorum. Babamdan ve sizlerden burada öğrendim bunu. Bunun için bütün okul arkadaşlarımı burada verilen tiyatro kursuna çağırıyorum ama ya aileleri izin vermiyor ya da onlar gelmiyor.” Ardından kardeşimiz, “biz bu çocukları kurtarmalıyız” diyerek ağlamaya başladı. O an hepimizin gözleri doldu.
Daha sonra marşlarımızı, türkülerimizi hep beraber söyledik, halaylar çektik. Bu arada küçük arkadaşlarımız bizlere bir tiyatro gösterisi hazırlamışlar, çok güzeldi, bunu herkesin seyretmesini isterdim. Seyredenler gülme krizine girdiler, kahkahaları hâlâ kulağımda çınlıyor. Ardından UİD-DER’in işçi tiyatrosu bir gösteri yaptı. Yine izleyenlerin çok beğendiği açıktı, herkesin gözlerinde mutluluk vardı. Oyunun sonunda arkadaki seyircilerden bazıları DÜNYANIN BÜTÜN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN diye slogan atınca bütün dünya sallandı sanki ve sloganlar ardı ardına atıldı. O an herkesin gözlerinde kızıl ateşler yanıyordu, ben o ateşi gördüm. O ateşi gözlerinde yakmak isteyenler, başkalarının gözlerinde de görmek isteyenler, gelin hep beraber olalım. Yaşasın işçilerin uluslararası birliği! DÜNYANIN BÜTÜN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN!
UİD-DER üyesi bir kadın tekstil işçisi
-------------------------------------------------
Sevgili dostlar merhaba,
Sizlerle yaşadığım güzel bir günü paylaşacağım. 2007’ye girdiğimiz yılbaşı gecesi, yaşamımım en güzel, en anlamlı gecesiydi. UİD-DER’in düzenlemiş olduğu yılbaşı eğlencesi benim için çok değerliydi. Ben hiç yılbaşı yaşamadım. Ailemle kös kös oturarak ve daha sonra kalkıp uyuyarak geçiyordu. Çünkü bize günah diye tanıtılmıştı. Eğlencenin çok günah olduğunu öğretmişlerdi. Burjuva kültürse, barlarda tepinmeyi, içki içmeyi, türkü evlerinde bangır bangır müzik dinlemeyi eğlence diye sunuyor bizlere. Ama benim eğlenceden anladığım bu değil. İşte biz o gece tüm dostlarla beraberdik. Kendi ailemizle beraberdik. İşçi arkadaşlarla beraberdik. Herkesin bir işin ucundan tutması, sorumluluğunu yerine getirmesi, kolektif bir biçimde bütünlüğün sağlanması mükemmeldi. Saat 8’de yemeğe oturduğumuzda arkadaşların gecenin programını sunmalarıyla gece başladı. Arkadaşların konuşmaları, gelen misafirlerin konuşmaları, içlerinden gelen duygularını ifade etmeleri, çocuklarımızın duygularını anlatmaları, büyük-küçük arkadaşların sergiledikleri tiyatro oyunları vs. beni çok mutlu etti. Kol kola halay çekmemiz, türküler söylememiz, bir an bana sanki kapitalizmde yaşamıyoruz gibi geldi. Çünkü herkesin gözünün içi parlıyordu, yüzleri gülüyordu, işçiler mutluydu. Ben bunu hissettim. Ve ben bir şeyi daha net gördüm. İşçiler birbirlerine güvendiğinde sağlam bir aile ortaya çıkıyor.
Bu sistemde aile kan bağı ile belirlenir. Kan bağı yoksa yabancıdır. Halbuki biz, işçi sınıfının çocuklarıyız. Çünkü kaderlerimiz bir, aynı sınıfın evlatlarıyız. İşçi sınıfı birleştiğinde, her an yılbaşı gecesidir, her gün güzeldir. Yeter ki biz bunu bilincimize çıkartalım. Yeter ki bizler bir araya gelelim. Dostlar, çocuklarımıza güzel bir yaşam, insanı insan eden bir yaşam bırakalım. Yüreğinizden umudu eksik etmeyin. Umudu, yarınlara, gelecek güzel günlere taşıyalım.
Yaşasın Uluslararası İşçi Birliği!
Güneşli’den bir kadın tekstil işçisi
-----------------------------------------
Merhaba dostlarım,
Bu yıl, Kurban Bayramı ve yılbaşı çakıştı. İnanılmaz bir aymazlık içinde, yoz kapitalist sisteme kendilerini bırakmış olan insanlar, çelişkilerle dolu bir karmaşa ve telâşe ile önce camilere bayram namazına, ardından her birinde bir popüler sanatçının çıktığı, bar, pavyon ve eğlence yerlerine hücum edip, sabahlara kadar içki içip eğlendiler. Üstelik bu, Türk toplumunun ne kadar medeni olduğunun göstergesiymiş gibi, malum medyada süslenip şişirildi ve Avrupa’ya göz kırpıldı. Hali vakti yerinde olanların yanı sıra, işçi-emekçi gençler de yığınlar halinde Taksim Meydanını doldurdu.
Elbette ki herkesin eğlenceye ihtiyacı var. Ancak bize unutturulmaya çalışılan bir gerçeklik var ki, o da bizim bir sınıf olduğumuzdur. Eğlenmek için doldurduğumuz Taksim Meydanının sınıfımızın tarihi için anlamını unutup, kendi mücadelemiz için o meydanı, meydanları dolduramamışsak, işte çelişki burada başlıyor demektir.
Kendileri zevk-ü sefa süren, dini falan iplemeden yaşayanlar (ki dinleri imanları paradır), bizi dine bağlarlar ki sömürü kolaylaşsın. Ve bunun bir sonucu olarak, totemler, sunaklar döneminin ilkel adetlerini (kurban) koyarlar önümüze. Biz de cebimize bakmadan, “komşu kesiyor, ben kesmezsem altta kalırım, etraftan ne derler” diye borca harca girip kurban keseriz. Burjuvalara özenip sabahlara kadar içki içip dağıtırız. Peki neden? Çalışıp da aç kalmak, eğleneyim derken en azından şöyle birkaç ay toparlanamamak. Kim yapıyor bunları bize? En mütevazı eğlenenler bile bu tuzağın içindeler aslında. “Televizyon izleyip evde geçireceğiz yılbaşını!” Bu da dolaylı yoldan burjuva ideolojisine teslim olmak değil midir?
Menfaatlerine göre, sürekli ne yapmamız gerektiğini bize dayatan kapitalizmi ne zaman fark edecek, tanıyacağız? Ya ne zaman bu aymazlıktan uyanıp kendi bilincimize kavuşacağız? Bu sorular canımızı sıkıyor ve cevaplamakta zorlanıyorsak, bilelim ki tek çözüm örgütlenmek ve mücadele etmektir.
Biz bir sınıf, bir aileyiz. Bu bilinç ve dayanışma ruhuyla donanmalı ve yolumuzu aydınlatan Marksizmin ışığıyla yürümeliyiz. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Eğlenmeliyiz de elbette. Ki bu hepimizin hakkı, ama daha net olmalıyız her konuda. Nasıl ki haklarımızı ancak birlik olup alıyor, birlikte eylemlerde, alanlarda oluyorsak, eğlenirken de birlikte olabileceğimizi gördüm ben.
Sınıf kardeşlerimle beraber girdik bu yılbaşına. Ailemle birlikte, eşim, oğlum ve dostlarım, büyük ailem UİD-DER’le girdik. 2007 benim en çok haz aldığım yılbaşı oldu. Şiirler, şarkılar ve her birimizin evlerinde hazırlayıp dostlarıyla paylaştığı yemeklerle girdik yeni yıla. Biz eğlencemizi de, tatilimizi de, mitingimizi de yani her şeyimizi organize edebilir ve kolektivizmin en hasını yaşarız. Yeter ki örgütlü olmanın önemini fark edelim.
Kartal’dan bir işçi
--------------------------------------------
Sevgili UİD-DER’li dostlara selamlar,
UİD-DER’li işçiler olarak düzenlenen yılbaşı etkinliğinin ve bayramlaşmanın coşkusunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Akşam 6 civarında başlayan etkinliğimiz gece yarısına kadar sürdü. Kapitalist toplumdan uzak bir toplumdaydık. Çoğumuz ayrı semtlerden gelmiştik. Etnik kökenimiz, mezhebimiz ayrı da olsa yüreğimiz, özlemlerimiz, duygularımız birdi. Hedefimiz birdi. Evet bunun adı yılbaşı veyahut bayramlaşma olabilirdi, ama bizi ne kapitalistlerin bayramları, ne yılbaşları, ne eğlenceleri bir araya getirebilir. Bizi bir araya getiren içimizdeki güven ve yolumuzdur.
O gece sergilediğimiz kısa tiyatro oyununda rol gereği “2006 yılı benim için karanlık bir yıl olarak geçti” derken, “aydınlık” bir yıl olarak geçti dememek için kendimi zor tuttum. Çünkü tersine 2006 yılı benim hayatımın en aydınlık yılıydı. 2006 yılında sınıf bilincine ulaştım, Uluslararası İşçi Dayanışması Derneğiyle tanıştım. Dostlar, bundan daha aydınlık geçen veya daha güzel geçen bir yıl olabilir mi? Orada gördüğümüz sevgi ve güveni başka bir yerde bulamayız. Çünkü biz işçi sınıfının evlatlarıyız, aynı sınıfın çocuklarıyız. Savaşsız, kavgasız, sömürüsüz bir dünya var kurmamız gereken.
Bunun için haykıralım duysun sesimizi sarsılsın dünya, yıkılsın bu düzen, bitsin bu savaşlar. Ortadoğu’daki çocuklar savaşlarla büyümesin, öldürülmesin. Halklar ezilmesin. Afrika’da çocuklar açlıktan ölmesin, Kürdistan’daki çocuklarımız öldürülmesin. Dünyadaki bütün ülkelerin işçileri birleşin! Haykıralım, haykıralım ki kapitalist savaşlar son bulsun, halklara özgürlük gelsin. Hep beraber sesimizi duyurmak için:
Savaşa Karşı Sınıf Savaşı!
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Dünya Yerinden Oynar, İşçiler Birlik Olsa!
Kumkapı’dan bir lokanta işçisi
------------------------------
Merhaba arkadaşlar,
Bir seneyi daha geride bıraktık acısıyla, tatlısıyla, mücadelesiyle. Bu seneki yeni yılımızı derneğimiz UİD-DER’de kutladık. Derneğe gittiğimizde herkeste ayrı bir heyecan ve mutluluk vardı. Herkes evlerinde özenle hazırladığı yemek ve tatlıları getirmişti. Gece önce konuşmalarla başladı. Söz almak isteyenler içlerinden geçen şeyleri anlattılar. Herkesin temennisi mücadele ve birlik içinde bir seneyi daha geçirmekti.
UİD-DER ile birlikte ilk yeni yılımızdı ve herkeste mutlu bir heyecan vardı. Konuşmalardan sonra yemekler dağıtılmaya başladı. Bu iş sırasında herkes birlikte çalışıyordu. Daha sonra mücadeleyi anlatan türküler, şiirler ve marşlar okundu. Şiir okuyan iki kişi bizi çok etkiledi. Bu kardeşlerimiz on yaşındaydı ve kendi başlarına hazırlanmışlardı şiirlerine. Ve daha sonra herkes hep bir ağızdan marşlar söylüyor, türkülerle halaylar çekiyor ve sloganlar atıyorduk, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.” Saat 12’ye geldiğinde ise mücadele marşımız Enternasyonal’i söyledik. Herkesin yumruğu havada, herkesin gözlerinde inanç ve mutluluk vardı. Ayrılma saati geldiğinde kimse ayrılmak istemiyordu. Ama mecburen herkes birbirlerine sarılarak ayrıldı.
Dışarıda ya da evinde kutlama yapanlar, acaba yeni yılı bizim gibi güven ve birliktelik içinde geçirmişler midir? Kapitalizm var olduğu sürece hiç kimse birbirine karşı güven ve birliktelik duygusunu öğrenemeyecek. Ama öğretmek, doğru yolu göstermek bizlere düşüyor. Ancak o zaman her günümüz bir yeni yıl kutlaması gibi geçer.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Maltepe’den bir matbaa işçisi
--------------------------------------------
2006’nın bitip 2007’ye girdiğimiz şu günlerde sizinle bu yılbaşını nasıl geçirdiğimi paylaşmak istedim. Şu son bir iki sene hariç ben de kapitalist sistem içinde bencilleşmiş ve robot gibi yaşayan biriydim. Yalnızca kendisinin ve ailesinin geçimi için çalışmaktan başka bir işe yaramayan ve buna bu sistem tarafından mecbur bırakılan bir yaratık! Evet, acı ama gerçek. Sabahın köründe kalkıp işe, gecenin köründe evine gidip gelmekten başka hiçbir şey yapmaz, yapamazdım. En çok yaptığım günün yorgunluğundan sonra televizyonun karşısına geçip ayaklarımı uzatarak uyuklamaktı. Yılbaşı akşamları da çalışmazsam genelde bu hayattan kurtulma hayalleri içinde elimde tuttuğum milli piyango bileti ile televizyon karşısında geçerdi. Eğer alabilecek param varsa biraz kuruyemiş ve bira alır, ailemle birlikte oturup önümüzdeki senenin bizim için iyi geçmesine kadeh kaldırır, hayaller kurardık.
Ama bu sene diğerlerinden çok farklı geçti benim ve ailem için. Çünkü bu seneyi derneğimiz UİD-DER’de mücadele arkadaşlarımla geçirdim. Beraber hazırladığımız yiyecekler, beraber okuduğumuz şiirler, söylediğimiz işçi sınıfının marşları ve şarkıları, yeni yılın mücadele ve zaferlerle geçmesi dilekleriyle girdik yeni yıla. Hep beraber saydık geriye doğru yeni yıla. Ve hepimiz işçi sınıfının mücadele ederek yeni Ekim Devrimleri yaratması dileğiyle kaldırdık kadehlerimizi.
Yaşadığımız kapitalist sistemde işçi kardeşlerimiz hayaller dünyasında, gerçekleri görmesini engelleyen sis perdesini aralamakta zorlanıyor. Ama biz UİD-DER olarak tüm arkadaşlarımızla birlikte işçi sınıfının gözündeki sis perdesini kaldırmak için bu sene daha fazla çalışmamız gerektiğinin bilincindeyiz. O sis perdesini kaldıracak olanın sadece örgütlü mücadele olduğunu biliyoruz. Geçmiş sınıf deneyimlerimizden çıkardığımız dersler bizi yeni yılda daha çetin, kararlı, inançlı bir mücadelenin beklediğini gösteriyor. İşçi sınıfı geçmişte nasıl ayağa kalkmışsa, gelecekte de aynı şekilde ayağa kalkıp zincirlerini kıracak ve bu iğrenç sömürü sistemi kapitalizmi tarihin çöplüğüne atacaktır.
Evet arkadaşlar, hep beraber o mutlu yıl dileğiyle geriye sayalım. Kuracağımız sosyalizm ve kazanacağımız koskoca bir dünya için, 10,9,8,7,6,5…..
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
Kartal’dan bir işçi
-------------------------------------
Mücadele dolu bir yılı geride bıraktık. Ben iki yıl öncesine kadar yılbaşı geceleri klasik olarak içki, çerez alır televizyonun karşısında geçirirdim. Bir de milli piyango bileti alır, zengin olma hayaliyle yeni yıla girmeden uykuya dalar, bilete bir şey çıkmayınca da üzülürdüm. Geçen yılbaşında Serna grevinde işçi kardeşlerimizle çok güzel bir yılbaşı gecesi yaşamıştım. Bu sene ise kurulalı 6-7 ay olmasına rağmen her geçen gün büyüyen Uluslararası İşçi Dayanışması Derneğimizde kutladık yeni yılı. Düzenin bizlere unutturmaya çalıştığı yardımlaşma, dayanışma duygularını yoğun bir şekilde yaşadım o gece. Çok güzel bir organizasyon yapılmıştı. Kimisi yemek yapıp getirdi. Kimisi şiir okudu, hep beraber marşlarımızı söyleyip, halaylar çektik. O gece gerçek bir aile gibiydik. Bizler işçi sınıfıyız ve kocaman bir aileyiz. Yeni yılda bu aileyi daha da genişletip 8 Martları, 1 Mayısları daha coşkulu bir şekilde kutlayıp alanlara çıkmak, taleplerimizi hep birlikte haykırmak dileğiyle yeni yılınız kutlu olsun.
Ümraniye’den bir tekstil işçisi
----------------------------------------
Merhaba Dostlar,
UİD-DER’in düzenlemiş olduğu yılbaşı etkinliği ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. 2006 yılını 2007’ye bağlayan gecede UİD-DER çatısı altındaydık. Şarkılar söyledik, şiirler okuduk ve tabii ki sınıf mücadelesinin olmazsa olmazlarından olan devrimci marşlarımızı da söyledik. Ben kendi adıma önceki yılbaşlarımı şöyle bir aklımdan geçirdiğimde, o zamanlar ne kadar bireysel kutlamalar yaptığımı düşünüyorum. Yılbaşlarının nerdeyse geleneği haline gelen içki içme ve çoğu zaman sabaha sızmış bir vaziyette girme durumunun aksine, tüm dostlarımla birlikte girdim bu yıla. Hani toplum içerisinde hep söylenen bir söz vardır. “Yıla nasıl girerseniz o yıl öyle gider”. Eğer bu söz doğruysa, ne mutlu bana. Çünkü hem UİD-DER çatısı altında, hem de sevdiğim insanlarla birlikteydim yılbaşında. Aslında düşündüğüm yılbaşı programından çok daha farklı ve bir o kadar da daha güzel bir yılbaşı geçirdim. En başta yeni yılın mücadele yılı olması ve geride bıraktığımız 2006 yılının ne denli önemli olduğunun bir anlatımı yapıldı kısaca. Sonrasında serbest kürsüde isteyen içinden geldiği gibi konuştu. Anlatmak istediklerini anlattı. Herkesin içindeki heyecan ve mutluluk gözlerinden okunuyordu. Sınıf kürsüsü sonrasında ise yemek bölümüne geçildi. Birbirinden güzel ve çeşit çeşit (ki ben bu kadarını hayal dahi etmiyordum) yemek masasına geçildi. Tüm yemekler UİD-DER üyesi işçi arkadaşlar tarafından yapılmış yemekler ve tatlılardı. Herkes tamamen doyduktan sonra son bölüm olan şiirler, şarkılar ve marşlarımız kısmına gelindi. Ezberinde olan arkadaşlar ezberlerinden ve okumak isteyen ama ezberinde olmayan arkadaşlarsa kitaplardan şiirler okudular. Hep beraber söylediğimiz şarkılar ve türkülerin eşliğinde halaylar çekildi. En son olarak ise 2007’ye geri sayım başladı. Geri sayım bittikten sonra sınıf mücadelemizin marşı olan Enternasyonal okundu ve sonrasında artık 2007 yılına girmiş bulunmaktaydık. Başta da söylediğim gibi, geçmiş yılbaşlarıma nazaran mükemmel ve örgütlü bir yılbaşı geçirdim.
Yeni bir mücadele yılına hep beraber MERHABA…
Kartal’dan bir işçi
---------------------------------------
İstisna durumlar dışında genel olarak Türkiye’deki işçi aileleri yeni yılı karşılarken neredeyse hep aynı tabloyu sergilerler. Birkaç aile dostuyla bir araya gelip burjuva ailelerin sofrasına özenilerek hazırlanmaya çalışılan sofralar, televizyon başından kalkamayan aile bireyleri ve yapılan bu boş işlerden sıkılıp oynanan şans ve eğlence oyunları vs. Ben de bu sene dışında neredeyse her yılbaşını aynı şekilde “kutladım”. Ama bu sene bu durumdan çok uzak bir şekilde kutladık yeni yılı, derneğimiz UİD-DER’le, sınıf kardeşlerimizle omuz omuza karşıladık yeni yılı. Etkinliğe gelen herkes elinden geldiği kadar yaptığı o lezzetli yemekleri sunmuştu gelen işçi dostlarımıza. Bir yandan yemeğimizi yerken diğer yandan çalışmaktan fırsat bulup ta görüşemediğimiz arkadaşlarımızla sohbet edip, gülüp eğleniyorduk.
Yemeklerimizin bitmesinin ardından el birliğiyle topladık soframızı ve yavaş yavaş yerlerimize oturup bizlere şiir okuyan küçük devrimci kardeşlerimizin o içten o en saf duygularıyla okudukları şiirlerini dinledik. Şiir okuyan diğer arkadaşlarımız da okudukları şiirleriyle sınıf dayanışmasını ve mücadelesini anlatıyor, adeta bizi yeni yılın mücadele dolu zorluklarına hazırlıyorlardı.
Şiirlerimizin ardından İşçi Özeğitim müzik grubundan arkadaşlarımızla hep birlikte marşlarımızı, türkülerimizi söyleyip halaylarımızla, coşkuyla, sevinçle eğlenceye doyuyorduk. Oturan bir kişi bile yoktu herkes eğleniyordu. Ne televizyon vardı ne iğrenç şans oyunları ne de su gibi içilen içkiler ve daha sonra tatsız görüntüler oluşturan insanlar. Herkes sınıfa ve devrimci işçi sınıfının kültürüne yakışır bir biçimde eğleniyordu. Daha önceden birbirini tanımayan insanlar bile omuz omuza verip halay çekiyor, sloganlarıyla burjuvaziye ve kapitalizme karşı haykırıyordu. Yani bu sene kendimiz karar verdik eğlencemize, çünkü bu etkinliği UİD-DER hazırlamıştı. Ve biz işçiler de derneğimize inanıyoruz. Bizlere bu tür sıcak, güzel ortamı hazırlayan ve sınıf dayanışmasını anlatan UİD-DER’e teşekkür eder, bütün işçilere mücadele dolu yıllar dilerim.
Maltepe’den bir market işçisi
----------------------------------------
Merhaba arkadaşlar, sizlerle UİD-DER’in organize ettiği yılbaşı gecesi ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Şöyle bir dönüp geçmişe baktığımda işçi sınıfının iktidarı alma mücadelesinin içinde olmadığım günlerin ne kadar boş ve anlamsız geçtiğini anladım. Doğduğumuz günden beri bizimle beraber tüm dünyanın üstüne bir karabasan gibi çökmüş olan ve her geçen gün bu güzel dünyayı bir bataklık gibi daha da çirkefin, pisliğin içine batıran kapitalist sistemde mücadelenin uğramadığı her şey anlamsız ve boştu. Tıpkı Bostancı köprüsünün yakınlarında, bir iş hanının üst katında bir büro veya sandalyeler, masalar, dolaplar ya da Türkçedeki 29 harfin içindeki U/İ/D harfleri gibi. Bunların hepsi birkaç ay önce anlamsız şeylerdi. Fakat tüm bunlar birleştiğinde ve doğru amaçlar için kullanıldığında mücadelemizin bir aracına yani UİD-DER’e dönüşüyordu. İşte böyle bir mekânda geleceği değiştirmemiz gerektiğini yani kapitalist sistemi yıkmamız gerektiğini bilen ve bu yolda mücadele eden işçilerle birlikte yeni yıla gireceğimizi duyduğumda çok sevindim. Akşam olduğunda koşa koşa derneğimize gittim. Dostların arasında mücadelenin içinde olmak çok güzel dedim içimden. Sonra konuşmalar yapıldı, herkes bu birliktelikten duyduğu haklı gururu ve mutluluğu anlatıyor, ama bunun daha başlangıç olduğunu, daha büyümemiz gerektiğini, bunun içinse kararlı ve hınçlı olduğumuzu söylüyordu. Sonra işçi sınıfına yakışır bir coşkuyla kendi şiir, marş ve şarkılarımızı hep beraber söyledik. Halaylar çektik. Sohbet edip eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bir seneyi daha geride bırakmıştık. Yeni yıla, işçi sınıfının en büyük ve önemli olmazsa olmaz aracı olan enternasyonali yaratmanın gerekliliğine duyduğumuz inanç ve kararlılıkla, Enternasyonal marşını söyleyerek girdik. Yumruklarımızı sımsıkı kaldırıp son gücümüzle söyledik marşımızı. Sıra ayrılığa gelmişti. Bedenlerimiz ayrılsa da mücadelede hep birlikteydik. İşyerlerinde, okullarda, mahallelerde hep beraberdik. Bizim bir araya gelmemizin bir aracı olan UİD-DER’e ve tek amacımız haline gelen devrim ve sosyalizm fikrini bizlere aktaranlara teşekkürler.
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
Bostancı’dan bir işçi
--------------------------------------------
İlk kez bir yılbaşı eğlencesinin ve genel olarak eğlence kültürümüzün diğer yıllardan ne kadar farklı olduğunu gösterdi bize UİD-DER. Gün içerisinde herkesin kolektif bir şekilde akşamın iyi geçmesi için çalışması ve elinden geldiğince yaptığı yiyecekleri getirmesi, birlikte işleri yapma çabası, her şey çok güzel başlamıştı bile. Herkesin yerine geçmesiyle saat 8’e doğru başladı program ve günün anlam ve önemini anlatan konuşmalar yapıldı. Herkes sırayla söz aldı ve dernek çatısı altında yürütülen çalışmaların anlamından bahsetti. Bu zamana kadar böyle bir dayanışmanın örneğinin eksikliğinden konuşuldu. Konuşmalar zaman zaman sloganlarla kesildi: “Örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiçbir şey!”, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” Hep birlikte şiirlerimizi okuduk, türkülerimizi, marşlarımızı söyledik ve halayımızı çektik. Saatin geçmemesi, coşkunun ve bu güzel duyguların bitmemesi herkesin istediği tek şeydi. Akşamın ilerleyen saatlerinde skeç niteliğindeki oyunu tiyatro grubundaki arkadaşlarla sergiledik. 2007’nin ilk dakikalarında Enternasyonal’in herkes tarafından okunmasıyla birlikte coşku doruğa çıktı. Ama bir yandan da merak içerisindeydim, eğlence diye TV karşında oturmak ya da burjuvazinin bize sunduğu diğer zevksiz eğlenceler, insanları ne kadar mutlu etmişti acaba?
Bizler o gün, burjuvazinin her gün dayattığı eğlence anlayışından farklı olarak, kardeşçe üreterek ve paylaşarak, dostluğu, yoldaşlığı yaratarak, işçi sınıfının nasıl eğlenebileceğini gördük. Bu yüzden de unutulmaz ve muhteşem bir geceydi yılbaşı benim için…
Aydınlı’dan bir işçi