You are here
“Bir Aylık İşçi Aranıyor”
Kocaeli’den bir kadın işçi

Yaklaşık altı ay kadar önce uzun zamandır çalıştığım işimden atıldım. Çalıştığım süre boyunca ben ve arkadaşlarım neredeyse koca bir yazı ve sonbaharı hafta tatili yapmadan, bayramlar da dahil olmak üzere gece gündüz demeden çalıştık. Patronumuz her fırsatta fabrikanın büyüdüğünü, kısa zamanda çok yol katettiğini, yeni müşterilerle anlaşmalar yapıldığını anlatarak övünüyordu. Kuşkusuz bu “büyüme” tesadüf değildi. Hafta tatili bile kullanmadan gece gündüz çalışan biz işçilerin emeği, alın teri üzerinden gerçekleşen bir büyümeydi bu.
Ekonomik krizle birlikte pek çok işyerinde krizin faturası işçilere kesiliyor. Bense bu süreçte işten atıldıktan sonra yeni bir iş bulabilen şanslı küçük azınlıktanım. İŞKUR’da kaydım olduğu için pek çok iş ilanı geliyor telefonuma. Çoğu taşeron firmalar elbette. Geçtiğimiz günlerde telefonuma yine böyle bir mesaj geldi. Mesaja baktım ve uzun süre şaşkınlığımı üzerimden atamadım. Atıldığım fabrikanın iş ilanı gelmişti. “1 aylık işsiz mesleğinde çalışacak işçiler” için toplu iş görüşmesi olduğu yazıyordu gelen mesajda. Başlangıçta yanlışlık olduğunu düşünsem de hâlâ çalışan işçi arkadaşlarımdan duyduklarım, olayı aydınlatıyordu. İŞKUR üzerinden işçi alımı yapıldığını, bu işçilerin maaşlarının İŞKUR tarafından ödendiğini çok kısa bir zaman sonra da bu işçilerin işten çıkarıldıklarını anlatmışlardı arkadaşlarım. Kafamda taşlar yerine oturmuştu.
Bu olay üzerine aklıma ilk olarak geçtiğimiz günlerde uidder.org’da okuduğum Gebze’den bir işçinin yazdığı “İstihdam Artıyormuş” başlıklı yazı geldi. Ekonomi tepe taklak, alım gücü her geçen gün giderek diplere vuruyor, pek çok işletmede, fabrikada işçiler işten atılıyor ya da ücretsiz izinlere çıkarılıyor. Siyasi iktidar ise istihdamın arttığını söylüyor her defasında. Demek ki “istihdam artıyor” dediklerinde kastettikleri buymuş. İşsizliği iliğine kadar hisseden çaresiz işçileri bir aylığına yani “koca 30 gün” boyunca işe sokmak. Üstelik 31. günde tekrar işsizliğe mahkûm ederek. Alın size istihdam! Üstelik maaşlar için de patronun cebinden bir kuruş çıkmıyor. Sıra işçiye geldiğinde bin dereden su getirilen İşsizlik Sigortası Fonu yine patronların imdadına yetişiyor.
Tüm gerçekliliğine rağmen aylarca ekonomik krizi inkâr eden siyasi iktidar bir taraftan da ekonomi programları hazırlamayı ihmal etmiyor. Krizi, işçi sınıfının haklarına yönelik saldırıları hayata geçirerek aşmayı planlıyor. İşsizlik rakamlarının tavan yaptığı ayan beyan ortadayken gözlerimizin içine bakarak “istihdam artıyor” diyor. İşsizliği azaltacaklarını söylüyorlar, krizin yükünü işçi sınıfının sırtına yıkmanın yollarını arıyorlar. Sanki krizin sorumlusu kendileri yani patronlar sınıfı değilmiş gibi. Sorunu yaratan kendileri üstüne bir de bu sorunu sanki çözecekmiş gibi salına salına kürsülerden açıklamalar yapanlar, pembe tablolar çizenler yine kendileri. Oysa bizim karnımız bu yalanlara tok! Çünkü biliyoruz ki ne patronlar sınıfı ne de onların has temsilcisi durumundaki siyasi iktidar bizlerin derdine derman değildir. Tüm bu sorunların üstesinden ancak kendi örgütlü gücüne güvenen ve bu bilinçle hareket eden işçi sınıfı gelebilir.
Hak Gasplarına Karşı Mücadeleye
İşçilerin Sordukları/71