You are here
Dört uzun günün hikâyesi: Bir sınıfın buradayım demesi!
18 June 2020 - 03:02
Dört uzun gün boyunca, yine dört uzun günün izini sürdük. Yayın akışımız boyunca 15-16 Haziran’ın öncesini, yürüyüş ve eylemleri ve sonrasını işledik. 50 yıl önce Büyük İşçi Direnişine dönüşecek direnme kararının alındığı 14 Haziran, bir Pazar günüydü. Anlamlı bir tesadüf oldu ve 50 yıl sonra, yayın akışımızın başladığı 14 Haziran, yine bir Pazar gününe rastladı. Böylece sanki 50 yıl öncesindeymiş gibi, kuşkusuz geçmişe ileriden bakmanın verdiği avantajla, işçi sınıfımızın bu topraklardaki ilk büyük kalkışmasına haftanın aynı günlerini izleyerek tanıklık ettik.
İşçi sınıfının mücadele tarihini anlatmak, özellikle bu topraklar için arkeolojik çalışma yapmak gibidir. Bulguların ortaya çıkarılması yetmez, aynı zamanda bu bulguları tarihsel gelişim çizgisine oturtup bütünsellik içinde sunmak gerekir. Dahası geçmişi bugüne bağlarken yarın için umudu diri tutmak oldukça elzemdir. UİD-DER dünü bugüne bağlayan deneyimlerin kitaplarda, arşiv klasörlerinde kalmasına ve unutturulmasına izin vermiyor. Sahip çıkıp daha ileriye taşımak için mücadele ettiği bu gelenek; genç işçi kuşaklarına umut, coşku ve güç veriyor. İşçi sınıfının genç neferlerinin kendi sınıflarına olan güvenini arttırıyor. Zaten meselenin en önemli boyutu da budur: Geçmişin geleceğe taşınması, sınıfsal birikimin mücadeleye kanalize edilmesi!
Yayın akışımızın en başında “Türkiye’de 1960’lar: İşçi Sınıfı Uyanıyor” kısa belgeselinde sergilediğimiz gibi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bir tesadüf değildir. Belirli bir birikim sonucunda ölçeğin taşması, işçi sınıfının kabına sığamamasıdır. 15-16 Haziran bu topraklar için son derece değerlidir. Zira bu iki uzun gün başlamadan önce, bir sınıf olarak işçi sınıfı siyaset arenasında yok sayılıyordu. Türkiye’de devrimin niteliği ve öncü gücünün kim olacağı tartışılırken, meselâ küçük-burjuva sosyalist kesimler, dikkate değer bir işçi sınıfı olmadığını söylüyorlardı. Onlar asker-sivil bürokratik kesimlerden “zinde güçler” devşirme peşindeydiler. Gözlerinin önündeki işçi sınıfını ve bu sınıfın işgallerle büyüyen mücadelesini göremiyorlardı. İşçi sınıfı bu görkemli eylemle “buradayım” demiştir. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, yalnızca sermaye sınıfının yüreğine işçi sınıfı korkusu salmamıştır, aynı zamanda sosyalist harekete de kapitalizme karşı mücadelede nereye odaklanması gerektiğini göstermiştir.
Selam olsun 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişine!
Umut Ekiyoruz
UİD-DER’li işçilerden mesajlar: Köklerimiz bir çınar gibi ulu ve sağlam
14. kuruluş yıldönümünde UİD-DER’in köklerine ve yeşermiş meyvelerine bin selam olsun! UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin yıldönümünde kurulması tam da kuşaklar arası “aktarma kayışı” görevini üstlenmiş olmasındandır. Biz o büyük şanlı direnişin sahibi yiğit işçilerin torunlarıyız. Bugün ve bugünden sonraki kuşaklara tarihin sayfalarına adını yazdıran sınıfımızın mücadele geçmişini anlatmak her bilinçli işçinin boynunun borcudur. Yaşasın Onurlu Mücadelemiz! Yaşasın İşçilerin Uluslararası Mücadele Birliği! UİD-DER Yürüyor Mücadele Büyüyor!
Gebze’den petrokimya işçisi bir kadın
Hazirandı Sıcaktı